haber
Kullanıcı Adı
Şifre

Demeçler   Araştırma   Diğer Haberler

29.3.2022

TÜSİAD Genel Kurulu Yapıldı

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanlığı'na TÜRKONFED Başkanı Orhan Turan seçildi…

Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan: "Enerji, gıda ve başka temel mallarda fiyat artışı ve tedarik sorunları en çok Avrupa’yı ve bizi olumsuz etkileyecek. Fiyatlarındaki artışlar enflasyonist gidişatın toparlanmasını zorlaştıracak. Avrupa’daki yavaşlama durumunda ihracat artışını devam ettirmemiz mümkün olmayacak. Artan petrol ve doğalgaz fiyatları ithalat faturamızı kabartacak"...

TÜSİAD yeni Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan: “Katılımcı demokrasiyi, laik hukuk devletini esas alarak, ‘özgürlük kutsaldır’ diyerek, rekabetçi piyasa ekonomisi, toplumsal refah ve sürdürülebilir çevre dengesinin benimsendiği bir ortama yönelik çalışmaları sürdüreceğiz. Gençlere hayallerini bu ülkede gerçekleştirmelerini sağlayacak bir Türkiye’yi inşa etmek hepimizin sorumluluğudur. Türkiye’nin geleceğinin anahtarı geçmişinde olduğu gibi bugün de cumhuriyetimizin değerleridir. Mustafa Kemal Atatürk’ün eşsiz vizyonu ile bize miras bıraktığı çağdaş, laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti anlayışında hayat bulan cumhuriyet değerlerinin her zaman savunucusu olmaya devam edeceğiz”…

Türkiye Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) seçimli 52. Olağan Genel Kurul Toplantısı, 29 Mart Salı günü İstanbul'da düzenlendi. Genel Kurul'da, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanlığı'na başkanlığına TÜRKONFED Başkanı Orhan Turan seçildi.  Turan görevi Simone Kaslowski’den devraldı. TÜSİAD’ın Genel Kurul'da seçilen yeni yönetim kurulunda, Cevdet Alemdar, İzel Levi Coşkun, Fatih Kemal Ebiçlioğlu, Ozan Diren, Perihan İnci, Çağatay Özdoğru, Murat Özyeğin, Mehmet Tara, Serpil Veral, Elvan Ünlütürk ve Bedii Can Yücaoğlu da görev aldı.

Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan:

Toplantının açılışında konuşan Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan, özetle şunları söyledi; 

"Adeta krizlerin sürekli hale gelmesi, belirsizlik ve öngörülemezlik yeni normalimiz oldu. “Yeni bir krizle karşılaşma ihtimali yok; yakında düzlüğe çıkarız” varsayımıyla hareket etme lüksümüz yok. Elimizdeki imkanları tedbirli kullanmak ve en önemlisi de bünyemizi kuvvetlendirmek zorundayız.

Yakın geleceğe baktığımızda dünya ekonomisinin tam da pandeminin yol açtığı resesyondan çıkmaya hazırlandığı bir aşamada patlak veren Ukrayna krizinin etkisi ile sert bir darbe alması kaçınılmaz. Bu kez karşı karşıya kaldığımız sorun stagflasyon. Çünkü hem üretimin yavaşlaması hem de fiyatların artması kaçınılmaz. Enerji, gıda ve başka temel mallarda fiyat artışı ve tedarik sorunları en çok Avrupa’yı ve bizi olumsuz etkileyecek.  

Yüksek enflasyonun yol açtığı zararları zaten ekonomik ve toplumsal hayatta bir süredir yaşıyoruz. Enerji, buğday ve gübre fiyatlarındaki artışlar enflasyonist gidişatın toparlanmasını zorlaştıracak. Avrupa’daki yavaşlama durumunda ihracat artışını devam ettirmemiz mümkün olmayacak. Artan petrol ve doğalgaz fiyatları ithalat faturamızı kabartacak. Bütün bu kanallar cari açık üzerinde ilave yük oluşturacak ve TL’nin değeri üzerinde baskı yaratacak. TL’nin değer kaybı da ithal girdi fiyatları üzerinden enflasyonist baskıyı güçlendirecek.

Enflasyonist baskının ortadan kaldırılması ve fiyat istikrarının sağlanması her şeyden önce para ve maliye politikalarının fiyat istikrarı doğrultusunda uygulanmasını gerektiriyor. Ancak bu tek başına yeterli değil. Şimdi sıra, döviz getirecek sanayi ve tarım tesislerinde. Ancak üretim derken, altyapı derken sadece geleneksel alanları kastetmiyoruz. Ekonomik büyümenin, verimlilik artışının, istihdam yaratmanın lokomotifi artık dijital teknolojilerin kullanıldığı iş kolları. Ancak, yatırımları canlandırmak amacıyla faiz oranlarının çok düşük tutulması yüksek enflasyon ortamında tasarrufları cezalandırıyor. Negatif reel faizler çok yüksek olunca tasarrufların yatırıma dönüşme mekanizması çalışmıyor."

TÜSİAD Önceki Dönem Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski:

Toplantının açılışında konuşan Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, özetle şunları söyledi;

"Dünyada geçtiğimiz 30-40 yıla hâkim olan anlayışların, yaklaşımların ve hatta dinamiklerin değişeceğini görebiliyoruz. Değişimin köklü olacağından şüphemiz yok. Siyasi ve stratejik bakış açısıyla yapılan tercihlerin ekonomik hesapların önüne geçtiği tarihi bir küresel yeniden yapılanma anındayız. Kaygımız, Türkiye’nin bu dönüşüm anına ve dünya ekonomisinde gördüğümüz enflasyon artışına, tedarik zincirlerinin yeniden kurgulanmasına ve iklim değişikliğine karşı geliştirilen yeşil dönüşüm projelerinin taleplerine hazırlıksız yakalanması.

"Son dönemde Türkiye elindeki tüm rezervlerini hızla eritmekte":

Büyüme ile kalkınma arasındaki farkın altını bir kez daha çizerek ekonomik tablomuzu değerlendirmek istiyorum. Herkese “yoksullaştıran büyüme” kavramını hatırlatmak isterim. Katma değeri düşük, teknolojik olmayan ürünlerle ya da ticarete tabi olmayan sektörlerde büyüyebilirsiniz ama kalkınma gerçekleşmez. Her büyüme refah artışı ile sonuçlanmaz. Aksine, hızlı büyüme adına attığınız bazı adımlar toplumunuzun fertlerini yoksullaştırabilir. Yerine konulamayacak kaynaklarınızı tükettikçe bu yoksulluğun derinleşmesinin koşullarını hazırlarsınız. Son dönemde Türkiye elindeki tüm rezervlerini hızla eritmekte. Bunların kısa sürede yeniden biriktirilmesi hiç de kolay olmayacak. Döviz rezervlerimizin yanı sıra, su, orman, ağaç, zeytinlik ve insan kaynakları rezervlerimizi tüketiyoruz. Susuzluğun yaratacağı göç, ormansızlığın getireceği çölleşme, en yetişkin ve beceriye sahip insanlarımızın yurt dışına gitmesiyle oluşacak çoraklaşma aslında ekonomiyi düşünürken en başta aklımıza gelmesi gereken unsurlardan sayılmalı.

"Özel sektör ancak acil durumla ilgilenebiliyor":

Tabii yüksek enflasyon beklentisi içinde, döviz kurundaki belirsizlik ve rezerv erimesi nedeniyle maliyet hesabı yapamayan, öngörüde bulunamayan bir özel sektör ancak acil durumla ilgilenebiliyor. İşimizin misliyle zorlaşacağına kuşku yok.  Türkiye’nin gelişmişlik düzeyinde bir ekonomide, ucuz emeğe ve düşük standartlara dayalı ihracat yoluyla kalkınma modeli uygulanamaz. 21. Yüzyılın piyasa ve teknoloji gerçekleri ucuz emekten çok, yetişmiş ve iyi eğitimli işgücü ile verimlilik üzerine inşa edilmiş ekonomileri öne çıkarıyor. 

İyi ki Türkiye’nin reel kesimi bu derecede esnek ve dirayetli. Ekonomi politikalarında yapılan tüm hatalara rağmen üretmeye devam ediyor. Şirket ve banka bilançoları da faiz politikasına ve enflasyona rağmen çok iyi yönetiliyor. Sadece para ve maliye politikasında doğru adımları attığımızda dahi makroekonomik dengelerimizi düzeltme yönünde hayli mesafe kat etmiş oluruz. Halen sürdürülmekte olan politikalarsa, reel kesim ve bankaları yoruyor. Krizlerde ayakta kalmak kadar, hangi bedelleri ödeyerek, hangi kaynaklarınızı harcayarak ayakta kaldığınız da çok önemlidir. Daha da vahimi, tüm demokrasilerin belkemiğini oluşturan eğitimli kentli nüfus büyük bir baskı altında kaldığında beyin göçü de hızlanıyor ve yoksullaşıyoruz."

TÜSİAD Yeni Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan:

Genel Kurul’da seçimlerin ardından konuşan Turan şunları söyledi; “Katılımcı demokrasiyi, laik hukuk devletini esas alarak, ‘özgürlük kutsaldır’ diyerek, rekabetçi piyasa ekonomisi, toplumsal refah ve sürdürülebilir çevre dengesinin benimsendiği bir ortama yönelik çalışmaları sürdüreceğiz.

Gençlere hayallerini bu ülkede gerçekleştirmelerini sağlayacak bir Türkiye’yi inşa etmek hepimizin sorumluluğudur. İnsan, bilim ve kurumları öncelik olarak belirleyen bir ülke olmanın yol haritasını tartışacak, yeniden biz olabilmek için ümidimizi asla kaybetmeyeceğiz. Bu ümide sarılmanın Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde kurulan cumhuriyetimizin yüzüncü yılının arifesinde büyük anlam taşıdığına inanıyoruz.

Türkiye’nin geleceğinin anahtarı geçmişinde olduğu gibi bugün de cumhuriyetimizin değerleridir. Mustafa Kemal Atatürk’ün eşsiz vizyonu ile bize miras bıraktığı çağdaş, laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti anlayışında hayat bulan cumhuriyet değerlerinin her zaman savunucusu olmaya devam edeceğiz."

Yıllık Rapor